Unutmayalım… ‘’ Analığın ideolojiside, siyasetide olmaz!’’
Anaların evlat tercihi siyasal kimlikleri, ideolojik taassubları üzerinden şekillenmez.
Hep eleştirdim. Eleştirmeye de devam edeceğim.
Eleştirdiğim şey ‘’ ikiyüzlülük!’’
Kaz Dağları , hayvan hakları gibi değerli ancak bana göre göstermelik şeylerde ortalığı velveleye verenlerin, ‘’ timsah refleksi’’ ile üzülmüş ve göz yaşı döküyormuş gibi yapanların…
Mesele , daha değerli olan şehit anaları, Diyarbakır’ da evladını PKK’dan kurtarmaya çalışan Kürt anneleri olunca nedense ‘’ üç maymun sendromunu’’ oynuyor olması.
Sadece mali finansman sağlamak veya eleman kazandırmak değildir,terör örgütlerine lojistik destek sağlamak…
Sessiz kalmak, umursamaz davranmakta aslında bu suçun masum gibi görünen diğer bir yüzünü tanımlar.
Mesela, Hacire annenin ‘’ evlat duyarlılığı ‘’ ile “oğlumu istiyorum” oturma eylemi aslında ideolojik taassuptan sıyrılmış tüm kesimleri, özellikle toplumun önünde olan ve olması gereken sanatçısından, işadamına, yazılı ve görsel basınından sosyal medyasına kadar tüm kesimleri ilgilendirmesi gerekmiyor muydu?
Asıl mesele, annelerin HDP’ye kepenk kapattırması önemli iken, komuoyunu şekillendiren bu seçkinlerin, toplumun önünde olması gereken bu kesimlerin ‘’ maşeri vicdanlarının kepenk kapatıyor’’ olması değil mi?
Bu çığlığı üç maymun refleksi ile yok sayanlar sırf muhalefet yapmak uğruna popülizm veya popülist siyaset saikleriyle vicdanlarını karartmışlar, övündükleri ahlaki değerlerini ayakları altına almış olmuyorlar mı?
Veya ‘‘Anne’’ olgusu bir değer iken, bunları yok sayarak sırf bir ‘’kadın’’ kavramı üzerinden ideoloji üretmeye, sosyolojik tasnif yapmaya çalışan kimileri annelerin bu çığlığından neden rahatsız olur?
Merak ediyorum. Annelerin bu çığlığına kulak tıkayanlar, 23 Hazirana dönük ahde vefa borcunu ödemek, 2023 ve 2024’ü konsolide etmek uğruna, görevden alınmış belediye başkanlarını ziyaret ederken, Hacire anneye, ‘’benim kürt anneme’’ bunu çok görenler, bir gün vicdanlarıyla yüzleştiklerinde, bu suratlarına vurulduklarında acaba neyi bahane edecekler?
Bu gün iktidara, muhalefet yapmak uğruna kişilik deformasyonlarının örselenmesi pahasına toplumsal reflekslerini kaybedenler bunun ahlaki sorumluluk gerçeğiyle nasıl yüzleşecekler?
Bu gün anne yüreği hesap sorarken, gerçek, samimi ve içten aydın kimliği ve kişiliği kendini test ederken, bu entelektüel potansiyeli alarm veriyor.
Bir ülkenin gerçek entelektüeli ; ‘’ ideolojik körlükten’’ uzak, gerçeklerin pratize edilmesinde, söylem ve eylem düzleminde ifade ve mücadelesinde, o ülkenin en gerçekçi, en içten ve en öncü gücü olmasında yatar.
Oysa bakıldığında anaların her çığlığında acı var, sitem varken; gerçek aydının sorumluluğu; ‘’ siyasal taassuptan’’ azade, bu durumu çekinmeden, korkmadan, yılmadan, açıkça ifade edebilmekten ayrıca destek olup, gerektiğinde çözüm üretebilmekten geçer.
Sessiz kalmaktan, duygusuz davranmaktan , ‘’ devekuşu sendromu’’ ile kafasını kuma gömmekten değil.
Diyarbakır’ın Anaları bu çığlıklarıyla çocukları için tüm dünyaya haykırıyor.
Bilinmelidir ki bu çığlıkları duymayanlar bu ülkenin gerçek aydını olamaz. Olsa olsa ‘’ bir lambanın şavkı’’ olabilir.
Bu çığlıklara kulaklarını tıkayanın da bu ülkenin siyasetçisi olamaz. Olsa olsa müstemleke anlayışın ‘’ devşirme siyasetçisi’’ olabilir.
Bu kesimlere sözüm… Bilinmesini isterim. Anaların çığlığını sahiplenirseniz illa AK Partili olmazsınız!
Aydın olursunuz!.. Değer olursunuz!..
Ama her şeyden önce ‘’ İNSAN’’ olursunuz!..